KAMUOYUNA AÇIK MEKTUP
Bilindiği gibi 1 Mayıs 2012 günü Mecidiyeköy-Şişli civarındaki banka ve
şirketlere Anarşist Blok Kortejindeki bazı anarşistler tarafından çeşitli
saldırılar düzenlenmiştir. Bizler bu saldırılara katıldığı iddiasıyla
gözaltına alınan 60(?) kişi içerisinden 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından
tutuklanıp Metris T Tipi Kapalı Cezaevine hapsedilen 9 Anarşist tutsak
olarak bu mektubu kaleme alıyoruz.
Birçoğumuz 14 Mayıs günü sabah saat 5’te bazılarımız da ertesi gün Terörle
Mücadele ekipleri tarafından gözaltına alındık. Bilgisayarlarımıza,
telefonlarımıza, flash belleklerimize, kitaplarımıza ve daha birçok özel
eşyamıza evlerimize gelen ve sayıları 10 ile 20 arasında değişen polisler
tarafından el konuldu. Terörle Mücadele şubesinde bize isnat eidlen
suçlama terör örgütü adına kamu malına zarar vermekti. Anarşizmin düşünce
yelpazesinin çok farklı uçlarında yer alan ve birçoğu birbirini ilk defa
nezarethanede gören bu insanlar, bir terör örgütü oluşturmak ve birlikte
eylem yapmakla suçlanırken, bazılarına da ısrarla sorgularında bu örgütün
lideri oldukları kabul ettirilmeye çalışıldı. Anarşistlerin polislerin
iddia ettiği gibi bir lideri olmasının anarşizmin doğasına tamamıyla
aykırı ve imkansız olması gibi traji-komik denilebilecek mantıksızlıklar
barındırması bir yana, bu suçlama birçoğu birbirini hiç tanımayan
insanları aynı terör örgütüne üye olmakla itham etmesiyle de ayrı bir
gülünçlük kazanmaktadır. Terör örgütüne üye oldukları iddia edilen
insanların hiçbirinin evinde silah ya da mühimmat bulunmadı. Buna karşılık
evlerinde bulunan Kropotkin gibi yazarların legal ve bu topraklardaki her
kitapçıda bulunabilecek kitapları örgütsel doküman olarak değerlendirilip
polis sorgusunda önlerine koyuldu. Birçoğunun facebook vb. sosyal paylaşım
sitelerinde okudukları anarşistlerle ilgili haberler, paylaştıkları
videolar, terör örgütüne üye olduklarının delili olarak mahkemeye sunuldu.
Hayvan özgürlüğü, insan hakları ve ekoloji gibi konularda çalışmalar
yapan, tamamen yasal bir derneğe üye olmaları yine terör örgütüne üye
olduklarına delil olarak gösterildi. Göz altında kaldıkları 4 gün boyunca
hiçbir aile ferdiyle görüştürülmeyen , avukatları dahil kimseyi
aramalarına izin verilmeyen bu insanlar üzerinde her türlü psikolojik
baskı uygulandı. LGBTT bireyi bir arkadaşımıza cinsel yöneliminden dolayı
nefret söyleminde bulunuldu. Bütün şüphelilere terör örgütünün varlığı
kabul ettirilmeye ve başka insanlar hakkında yalan beyanlar verdirilmeye
çalışıldı. Nitekim iki kişi bu baskılara dayanamayıp terör örgütü üyesi
oldukları için 15-20 yıl ceza alacakları gibi tehditlerden korkarak hiç
tanımadıkları insanlar aleyhine ifade verdiler. Polisin aralarında hiçbir
telefon, internet vs. üzerinden konuşma bulmadığı, hayatlarında bir kez
bile görmedikleri insanları polis zoruyla teşhis ettiklerini söylediler,
bazılarını örgüt lideri olmakla suçladılar. Birçok arkadaşımız milyonlarca
kişide bulunabilecek model ve renkteki ayakkabı, çanta ve kemer gibi
aksesuarları görüntülerdeki insanların aksesuarlarına benzediği
gerekçesiyle tutuklandı. Tabii ki bu yetersiz ve mantık dışı delillerle
anarşist bir terör örgütünün varlığı ispatlanamadı. Bu yüzden davalarımız
sadece kamu malına zarar vermekle suçlanıyor. Şunu belirtmek istiyoruz ki,
her türlü yasa ve otoriteyi reddeden, bütün devletleri katil olarak gören
biz anarşistler için devletin bize terörist deyip dememesinin hiçbir
değeri yok. Roboski’de onlarca masum insanı öldüren, 11 yaşındaki Uğur
Kaymaz’ı 13 kurşunla katleden ve bunlar için kimseye ceza vermeyen
devletin bizi yargılıyor olmasının bizim gözümüzde hiçbir değeri yok. 1
Mayıs 1977’de 34 kişiyi katleden devlet kimseyi bu katliam için gözaltına
dahi almamıştı. Ama bu 1 Mayıs’ta üç-beş bankanın camı kırıldığı için 60
kişiyi gözaltına almak ve 9’unu tutuklamakta bir beis görmedi. Tutuklanan
iki arkadaşımız üniversitedeki finallerine giremedi, okulları uzayacak,
haklarında okul tarafından soruşturma açılma ve okuldan uzaklaştırılma
veya atılma gibi ihtimaller de var. Bir arkadaşımız üniversite sınavına
hazırlanıyor, cezaevinde yeteri kadar çalışamayacağı ortada. Yüksek Lisans
yapan bir arkadaşımız tutuklandığı için tezini yazamayacak. 3
arkadaşımızın tutuklandıktan sonra işlerinden çıkartıldıkları haberi
geldi. Gözaltına alındığımızdan beri devletin övünmekle bitiremediği hukuk
sisteminin bir baskı ve tektipleştirme aracından başka bir şey olmadığını,
adalet, hak gibi kavramların sadece söylemde kaldığını bizzat deneyimledik
ve hemen serbest kalmak istiyoruz. Ama kimse yanlış anlamasın, kimseye
yalvarmıyor ya da kimseden bir şey dilenmiyoruz. Siyasi düşüncelerimizden
dolayı burada olduğumuzun farkındayız. Bu yüzden yaptığımız ya da
yapmadığımız hiçbir şeyden pişman değiliz. Bu mektubu yazma amacımız
sadece kamuoyunun gerçekleri öğrenmesini sağlamaktır.
Biz sadece anarşist olduğumuz ve otoritelerini tanımadığımız için
tutuklayanların amacının bize gözdağı vererek bizi değil eylem yapmak, en
ufak hakkını aramaktan korkacak insanlara çevirmek olduğunu biliyoruz. Ama
onların bilmediği şey, kokuşmuş uygarlıklarının zindanlarının bizim
düşüncelerimizi zapt edemeyeceği ve kendimizi her zamankinden güçlü
hissettiğimizdir.
Biz bütün dünyadaki anarşistleri kardeşimiz olarak görüyoruz ve Atina’dan
Amed’e, Chiapas’tan Gazze’ye, Toronto’dan Seattle’a yüreğinde özgürlük
ateşi yanan herkese, dünyanın bütün isyancılarına selam, sevgi ve
dayanışma çağrımızı yolluyoruz. Bilsinler ki yalnız değiller, bu
topraklarda da mücadele eden insanlar var. Şimdiye kadar gösterdikleri
dayanışma ve bizim için yaptıkları eylemler için de hepsine tek tek
teşekkür ediyoruz. Dünyanın geri kalanı gibi başaından beri bizimle
dayanışan ve bizim için eylemler yapan bu topraklardaki anarşistlere
teşekkür etmek için bu sayfalar yetmez. Hepsini en içten selamlarımızla
kucaklıyoruz. Bilsinler ki yanımızda olduklarının farkındayız ve kendimizi
bir an bile yalnız hissetmiyoruz. Dayanışma ve isyan ile geçen nice günler
temennisiyle…
Anarşist Tutsaklar
Beyhan Çağrı Tuzcuoğlu
Burak Ercan
Deniz
Emirhan Yavuz
Murat Gümüşkaya
Oğuz Topal
Sinan Gümüş
Ünal Can Tüzüner
Yenal Yağcı